Görünen o ki, ‘Kiralık Aşk’ın Ömer’, Jane Austen’ın Mr. Darcy’si ile modern zamanın Christian Grey’i arasında gidip geldikçe kadınlarımız kendisine daha çok destanlar yazacak. Yapılan Ömer İplikçi tariflerini okudukça eminiz “Evet, evet”, “Yaa değil mi, değil mi,” gibi tepkiler vereceksiniz, biliyoruz. Hepinize şimdiden keyifli okumalar.
AŞK, ÖMER İPLİKÇİ’Yİ SADECE ÖMER YAPIYOR
Ömer İplikçi’ye âşığız çünkü; kendi kabuğunda yaşayan, dışarıya sert, kontrollü, işkolik bir adam Ömer İplikçi, oysa içinde durum bunun tam zıttı. İçinde ailesine değer veren, kilitli kapılar ardından iç dünyasını yansıtan bir oda tutan, annesinin ayak izleri değdi diye bir evden vazgeçmeyen bir adam. Kabuğunu kırmasa da biraz olsun çatlatması ise elbette aşkla oluyor, aşk buruk olan gülüşünü tam ediyor.
Aşk, hüzünlü kalan yanını neşeli bir kıkırtıya dönüştürüyor. Aşk, sınırları olan iş adamını, bir kadından gelen her türlü sınır ihlalini kabul eder hale getiriyor. Aşk, Ömer İplikçi’yi, sadece Ömer haline getiriyor. Bizi kendisine hayran bırakması da burada başlıyor. Bugüne kadar birçok kez gördük, göreceğiz de; zengin, işkolik, kendi sınırlarında yaşayan adamların aşkla başkalaşmasını. Bunun en güzel örneklerinden biri de şüphesiz ki Christian Grey, ee bizde de yerli hali olarak Ömer İplikçi var, nasıl hayran olmayalım? (İrem Pelin Sönmezer)
BİZDEKİ DE CAN, HOOOOP GİTTİ KALP!
Ömer İplikçi’ye âşığız çünkü; Grey karizmasından bir tık uzakta, Türk erkeği ortalamasında beş basamak yukarıda, azı zarar çoğu karar Ömer İplikçi’nin. Annesine verdiği sözü tutmak için plaza ablalarının iyi bir seçenek olmadığını geç de olsa anlaması, küçücük çocukken bile annesine kötü davranan dedesine karşı durabilmesi, şu anki mal varlığını kendi çalışmaları ile yapması, merhameti, sevgisi, her erkek kadar şaşkın olsa da olan biteni anladığında telafi edebilmek için her şeyi yapabilecek olması…
Bıraksanız daha sabaha kadar âşık olunacak noktalar bulurum tabii ki ama buna neden olan bir etmende elbette ki Barış Arduç. Ömer karakteriyle bütünleşmesi, jest ve mimikleri; tutkulu aşık, gözlerinin içi gülen bakışları, boyu posu endamı. Bizdeki de can, hooop gitti kalp! Özetleyecek olursak, Ömer İplikçi’ye âşık olmayalım da kime olalım? (Öykü Sevinç)
BİR KARA GÖZLÜ BAKIŞIYLA DAĞLARI DÜMDÜZ EDEN ADAM
Ömer’e âşığım çünkü o Ömer İplikçi! Gururlu ama aşkına sahip çıkan, sert ama özünde yumuşacık, şefkatli bir kalbi olan, yaraları saran ama en çok yara kendisinde olan, ketum ama yerinde ve her zaman doğru, dürüstçe konuşan, yeri geldiğinde herkese haddini bildiren ama asla kimsenin hakkını yemeyen ve bir gülüşü, bir kara gözlü bakışıyla dağları dümdüz eden, derya deniz kurutan bir adam o! Nasıl aşık olmayacaksın ki? O Ömer İplikçi… “Kırk yılda bir gibi” (Mademoiselle P.)
HER GENÇ KIZIN HAYALİNİ SÜSLEYEN PRENS
Ömer’e âşığız çünkü o denize düşen bir damla yağmur, martılara atılan bir parça simit gibi öylesine masum öylesine temiz. Ömer kalbimizi neden fethetti? Çünkü aşkını -geç de olsa- korumayı başardı. Çekici ses tonu ve güçlü kollarıyla her genç kızın hayalini süsleyen bir prens o. Hayali bir kahraman öylesine ki, dizinin başında bu karakter gerçeği yansıtmamaktadır diye yazı yazılmalı yoksa çok çiftin arası açılabilir. Çok seviyoruz çünkü Ömer çocukken düşüp kanattığımız dizimiz gibi acıtan ama kendini oynamaktan alıkoyamayan bir adam. İyi ki oynuyor diyorum o zaman, çünkü bu oyun çok güzel. (Esra Tarım)
HEYECANLANDIĞINDA ÇENESİNİ KAŞIMASI
Ömer’i ilk tanıdığım zamanlarda nemrut, soğuk, suratsız bir adam gibi gelmişti bana. Sonrasında Defne’nin aşkıyla yumuşayan hatta gülen bir adama dönüştü. Defne’ye bakışları, o cool havası, heyecanlandığında çenesini kaşıması beni benden alıyor. Onu izlerken kendimi Defne yerine koyuyorum da Allah Allah diyorum yani. Tabii sadece dış görünüşü mü beni Ömer’e hayran hayran baktıran? Elbette hayır. Hayata karşı dimdik duruşu, kalbinin pamuk gibi olması, naifliği ve en önemlisi de adam gibi adam havası beni etkiliyor. Yaktın bizi Ömer İplikçi! (Elif Fındık)
ELİNİN TERSİYLE ZENGİNLİĞİ İTMESİ…
Ömer İplikçi’ye âşığım çünkü; çok güçlü, hırslı, azimli ve çok duygusal. O kadar azimli ki; kimseden yardım almadan tek başına çabalayarak buralara kadar gelmiş. Kendine düzenli, disiplini bir hayat kurup başarılı ve güçlü bir insan olmuş. Evet bu başarısında ailesini kaybetmesinin ve dedesine olan kızgınlığının da tabii ki rolü var. Kimi insanlar gibi “Aman dedem zengin, bana ne annemle olan kavgasından” diyerek zengin ve şımarık bir züppe olabilirdi. Ömer öyle gururlu ve azimli bir insan ki o kolayı değil zoru tercih etmiş ve bunu da çok mükemmel bir şekilde başarmış. Tabii ki aile sevgisinin eksikliği onda derin yaralar bırakmış ve kendine bir duvar örmüş.
Çok yakışıklı, karizmatik ve çapkın da bir insan ama çapkınlığı bile öyle güzel sınırlar içinde yapmış ki hayatında gereksiz insanlar olmamasını sağlamış. Ömer’in istediği tek şey gerçekten aşık olmak ve aşık olduğu kadınla mutlu ve huzurlu bir yuva kurabilmek. Ömer bebeğim, senin bu dizideki karakterine aşık olma nedenim; gerçekten kimseye muhtaç olmadan elinde imkan varken elinin tersiyle zenginliği itip hayatla mücadele edişine aşığım. (Yasemin Usuk)
KAYNAK: EKRANELLA