RADİKAL – Hayatımın ikinci set ziyareti ve burada da günün ilk sahnesinde siyah parlak bir jip binanın önünde duruyor, kapı açılıp içinden siyah takım elbiseli bir adam iniyor. İlkinde jipten inen Erkan Petekkaya’ydı, bu kez çok daha genç bir oyuncu: Tarık Ündüz. ‘Yaz’ın Öyküsü’nün Ferhat’ı yani… E ama bir dakika, en son altıncı bölümü izledik ve ben bıraktığımda o garson olmaya çalışıyordu da beceremiyordu? Yoksa şoför mü oldu falan derken jipin arka kapısından biri iniyor. Evet Ferhat şoför olmuş. Ama kimin? Tabii ki söylemeyeceğim, izleyince öğrenirsiniz. Tahmin etmek serbest.
Yazın en sıcak sabahlarından birinin köründe ‘Yaz’ın Öyküsü’ setine gitmek üzere yola koyulduk. Vildan Atasever’in arabasında misafir olarak başladığım set ziyaretinin tamamı dizinin Umut’unun himayesinde geçti. Beni tek tek herkesle tanıştırdı, herkese tek tek ismimi söyledi, akşamın bir vakti bizzat yolcu etti. Mahcup oldum. Bunu yazıyorum, çünkü setin havasını anlamanızı istiyorum. Fotoğrafçısından yönetmenine, starından, kostümcüsüne gayet iyi anlaşan, rahat, kasmayan, evindeymiş gibi davranan ve misafirine de kendini rahat hissettiren bir ekip bu. Bu pozitif elektrik ekrana da yansıyor tabii.
Evet herkes pozitif ama tabii ki güne kahvaltıyla başlamak lazım. Ece Çeşmioğlu ve Vildan Atasever daha bir kaç saat önce ayrılmış gibi değil de sanki uzun süredir görüşmüyormuş gibi içten kucaklaşmalarının ardından okulun kantininde kahvaltı ediyorlar. Dikkatinizi çekerim, kimsede makyaj yok henüz. Ece’nin dalgalı kıvırcık arası saçları nasıl peki? Kendisi de böyle çok seviyormuş. Ama Yaz’ın düz saçları var. Olsun, o da güzel. Kahvaltı sırasında Vildan Atasever’le televizyonda ve sinemada çalışmanın farkından söz ettik.
Kahvaltıdan sonra karavana makyaja gidiliyor. En önce Tarık Ündüz’ün, yani Ferhat’ın makyajı yapılıyor, çünkü ilk sahnede o var. 90’lar müziklerini çok seviyormuş. Müziğe eşlik ederek keyifle makyajını yaptırıyor Tarık. “Ay bir foto çekebilir miyim, kem küm…” “Ne demek, buyurun, istediğiniz gibi…”
Tarık Ündüz sükunetine rağmen kendinden taşan tiplerden. El kol hareketleriyle, mimiklerle geniş geniş, ferah ferah konuşuyor. Elbette ki hiç niyeti yok ama bir gün oyunculuktan başka bir şey yapmaya karar verirse, herhangi bir alanda şahane bir satış pazarlama uzmanı olabilir. İnsanı hemen etkisi altına alıp, hiç telaş etmeden söyleyeceği her şeyi söyleyen, kendisine söylenenleri ilgiyle dinleyen, çatışmaya zinhar meydan vermeyecek bir insan. Oyuncu ailesini, dizide birlikte oynadığı anneannesini ve tabii bol bol Ferhat’ı ve Yaz’ı konuştuk kendisiyle.
O esnada dışarıda, Ferhat’ın siyah takımının içine giyeceği beyaz gömlek ütülenmekte. Işıklar hazırlanıyor, yönetmen koltuğunun biraz ilerisinde seyyar çay ocağının kettle’larına bardak büyüklüğündeki pet kutulardan iki tanesini elle patlatmak suretiyle, büyük bir hızla sular dolduruluyor. Batının en hızlı su patlatan insanı, çay ocağının genel müdürü Bilal Altunbaş’mış meğerse. Bir faaliyet, bir faaliyet. İçinde bir dükkanın stoğundan daha fazla giysi bulunan giysi trailer’ı çok ilgimi çekti. Ütülenecekler ütüleniyor, askılara asılıyor..
Biraz ileride, Batuhan Ekşi’nin saçına kuaför Muhammed Darıcı son rötuşları yapıyor. Sete gelirken yolda motosikletiyle gördüğümüz bütün kafasını kaplayan kaskı nedeniyle tanımayıp Robocop sandığım Batuhan’a herkes Batu diyor. MedCezir’in Doruk’uydu, Yaz’ın Öyküsü’nde Ege olarak çıktı karşımıza.
Pırıl pırıl bir genç gibi bir klişeye sığınıp üstüne üstlük kendimi de yaşlı hissetmek istemiyorum ama vallahi öyle. Gayet iyi anlaşan bir ekipten, gayet iyi anlaşan başka bir ekibe geçmenin keyfini sürüyor. Sosyal medyadan ona ulaşmaya çalışanlardan bahsettik epey, okursunuz.
Etrafta dolaşırken bir de ne göreyim? 68 ruhu çıktı karşıma ansızın! Bu üstü baykuşlu, ön tarafında ‘freedom forever’ yazan ve ‘peace’ işareti bulunan tatlış karavan, biraz önce makyaj karavanında tanıştığım şen oyuncu Tansel Öngel’inmiş. Peace man, peace! Sahi ya, Tansel Öngel, Mert’e epey benziyor galiba. Vücut dili, esprileri falan aynı.. Ama kendisiyle konuşurken haylaz bir doktorla değil, her şeyden önce bir tiyatro oyuncusuyla konuştuğumu da hemen farkediyorum. Sohbet sırasında Nazım Hikmet’in ‘Benerci Kendini Niçin Öldürdü?’sünden ‘bir kuple’yi araya sıkıştırması vardı; üstelik katiyen şiir okur gibi teatral bir ifadeyle değil, dümdüz, konuşma arasında.
FOTOĞRAF: TUBA KAVLAKOĞLU
Çekimlere başlanıyor, ilk plan başta da belirttiğim gibi jip sahnesi. Ferhat şöför olmuş, Yaz’ı da annesiyle babası özel bir üniversiteye kaydettirme telaşındalar. Ne gelişmeler olmuş değil mi? Bundan sonraki pazar benim izlediğim gün çekilen sahneleri izlemiş olacaksınız. Belki bana öyle denk geldi ama yönetmen Yağız Alp Akaydın’ın çok sayıda tekrar yaptırmadığı geçti içimden izlerken. Bir de istisnasız herkes, oyuncular da teknik ekip de, nasıl hayran kendisine. Ne istediğini çok iyi anlatan bir yönetmenmiş. A ha! Acaip bir tesadüf, tam şu satırları yazdığım sırada ekranda açık olan Twitter timeline’ına “Şimdi tekrar bakıyorum da… Bana kalırsa Tinker, Tailor, Soldier, Spy gerçekten son yılların en büyük birkaç filminden biri. Dev bir film,” diye bir tweet düştü. Tam şu anda Yağız Alp Akaydın’ın 2011 tarihli ‘Tinker Tailor Soldier Spy’ın İstanbul çekimlerinin yönetmeni olduğundan bahsetmek üzereydim. Bu tesadüfe ne denir ki?
FİGÜRANLAR NE KADAR ÜCRET ALIYOR?
Çekimler olaysız, telaşsız sürüp giderken yemek molası veriliyor. Herkes bahçeye kurulan yemek büfesinde sırada. Starlar, teknik ekip, figüranlar, ben…Yemekler yeniliyor, tepsiler götürülüyor, çalışmaya devam. Figüranlar deyince, setlerde beni en çok zorlayan kesim olduklarını belirtmem lazım. Çünkü hastane görevlisi sandığım şık genç kadınların, dizinin en büyük yatırımcısı sandığım kıranta adamların hepsi figüran çıkıyor. Bir gün bir dizinin en büyük yatırımcısına “Kardeş, yövmiye ne kadar?” diye soracağım, o olacak. Bu da şuradan geldi aklıma, Vildan Atasever kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen genç figüranların hiçbirini kırmadan hepsiyle tek tek fotoğraf çektirirken “Ayıp olmazsa sorabilir miyim ne kadar ücret aldığınızı?” dedi mesela. Bu vesileyle, belli ajanslara bağlı figüranların 10 sete kadar 35 lira, sonra 40-50 TL arası yövmiyelerinin olduğunu öğreniyoruz.
FOTOĞRAF: TUBA KAVLAKOĞLU
Akşam oldu, ekip başka bir sahnenin çekimi için şehrin öbür ucuna transfer olurken benim için de gerçekten güzel bir gün geçirmiş, bir dolu aydınlık ruhlu insanla bol bol sohbet etmiş olarak şehre dönme vakti geldi. Peki nerede o sohbetler? Hepsi gelecek arkadaşlar, hepsi… Herkes o kadar çok vakit ayırdı ve öyle güzel sohbetler çıktı ki, hepsini bir tek sefere sıkıştırmamaya karar verdik. Yani yeniden görüşeceğiz; bu kez sazı oyuncular devralacak.
YARIN: ‘Yaz’ın Öyküsü’nün Umut’u Vildan Atasever ve Mert’i Tansel Öngel ile birlikteyiz…